TRISTRAM SANDY – BEYEFENDİ’NİN HAYATI VE GÖRÜŞLERİ

Yazar adı: Laurence Sterne
Çeviren: Nuran Yavuz
Basımevi:  Yapı Kredi Yayınları, 2006
Türü: Roman
ISBN: 975-363-143-x

Sıra No: AVRU 035

Okumamış olanınız var mı Tristram Shandy’yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? James Boswell 1760 baharında Tristram Shandy için böyle diyordu. Edebiyat çevrelerinde büyük bir tartışma yaratmıştı. Sterne şöyle diyordu: ‘’ Şehrin yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, öteki yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar. ’’Kitabın kurgusu ve konusu da alışıla gelmiş roman kalıplarının dışındaydı. İrlandalı rahip vaiz Laurence Sterne’nün basıldığı yıllarda büyük edebiyat tartışmalarına yol açmış kitabı Tristram Shandy beyefendinin hayatı ve görüşleri adlı kitabı avrupa mizahının en önemli bir iki eserinden biridir. Diğeri ne diye soracak olursanız büyük hümanist Françoise Rabelais’nin Pentagruel ve Gargantua serisidir. Ne yazık ki 5 kitaptan oluşan bu seriden sadece Gargantua türkçeye kazandırılmıştır. Bu seri bütün Avrupa mizahı ve eleştirisinin en önemli eseridir. Rus dilbilimci Mihail Bahtin’nin Rabelais’nin Dünyası adlı eserde ise halk hikaye geleneği üzerinden Rabelais’nin metinlerini çözümlemeye çalışmıştır. İşte son paragrafta yaptığım şeye konu dışına çıkmak deniyor. İngilizlerin digression dedikleri, bizim her zaman ve her saniye yaptığımız o şey. Tristram’ın konusu konu dışına çıkmaktır. Sterne zaten eserinde bunun ipuçlarını veriyor:

‘’Böylece, yapıtımdaki bu gizli işleyiş kendi başına bir tür oluyor. İçinde birbiriyle çelişkili olduğu düşünülen karşıt iki devinim bir araya getiriliyor ve birbiriyle uzlaştırılıyor. Tek bir sözcükle ifade etmek gerekirse yapıtım hem konu dışına çıkmaya yönelik, hem de ileriye dönüktür üstelik eşzamanlı olarak.’’(I. Kitap xxıı. Bölüm syf. 85-86)

Tristram durmadan konudan konuya geçer. Kimi zaman anlattığı hikayenin nereye gittiğini bilmediğini zannetmemizi sağlar.

‘’ Benimle birlikte yol aldıkça, aramızda başlamakta olan aşinalık, samimiyete dönüşecek ve eğer ikimizden biri bir hata yapmazsa, sonunda gelip dostluğa dayanacaktır. Bu yüzden sevgili dostum ve yol arkadaşım, başlangıçta öyküm anlatmakta biraz cimri davrandığımı düşünmekteysen, -tahammül et, -bırak devam edeyim ve kendi öykümü kendi bildiğimce anlatayım; ya da, eğer yol boyunca ara ara oyalanırsam, bazen kafama bir soytarı takkesi geçirirsem-hem de ucu zilli olanlardan, -uçup gitme, -tam tersine, bundan pek nasibini alamamış bir görüntü arz etsem de nazik ol ve bana biraz bilgelik payı biç; -işte ikimiz böyle ilerlerken, ister benimle birlikte gül, ister bana gül, ya da ne istersen onu yap-ama sakın ola ki hiddete kapılma.’’(I. Kitap vı. Bölüm syf.35)

Sterne kitabını o kadar güzel kurgulamıştır ki okur bir sonraki sayfada başına geleceği tahmin bile edemez:

‘’Zira okurumun şimdiye dek hiçbir konuda hiçbir şeyi tahmin edememiş olmasının sorumluluğu büyük oranda bana aittir. Ve bu açıdan efendim, ben öyle iyi, öyle özel bir mizaca sahibimdir ki, eğer sizin bir sonraki sayfada karşınıza ne çıkacağı konusunda en küçük bir fikir, bir varsayım öne süreceğinizi düşünsem, -onu kitabımdan derhal söker atardım.’’(I. Kitap xxv. Bölüm syf.91)

Kitaptaki karakterler ise ayrı bir yazı konusu olacak denli ayrıntıya sahip:

Tristram Shandy: Kitabın asıl ana karakteridir. Tristram kitabını hem yazarken, aynı anda anlatır. Kitabın belli bir bölümünden sonra ise Tristram’la Sterne’nün karakterli birleşir. O kadar ilginç bir karakter ki bazen kafasına ucu zilli bir başlık takıp en olmadık konulara girer ve onu çıkarıp hemen ciddi bir konuya geçer.

Toby(amca) Shandy: Tristramın amcası ve kitabın en renkli karakteridir. Namur kuşatmasında kasığından yaralanır. Bu da onun bayanlara mesafeli yaklaşmasına neden olur (cinsellikle ilgili). Bayan Wadman la olan aşk hikayesi ise kitabın en ilginç bölümlerine sahnedir. Askerde yüzbaşı olduğu için yardımcısı onbaşı Trim ile devamlı istihkam bilim üzerine konuşurlar. Oturdukları evin bahçesine namur kuşatmasını ve o anda olan savaşla ilgili istihkam çukurları açarak birebir yaşarlar (toby amca namur kuşatmasında kasığından yaralanır). Kitabın en eğlenceli bölümleri bu sözünü ettiğim bahçedeki kuşatmayı canlandırdıkları bölümlerdir.

Walter Shandy: Tristram’ın babası ve romandaki üçüncü önemli karakterdir. Tristram doğarken kardeşi Toby ile Tristram’ın vaftiz adından tutunda, Tristram’ın nasıl doğacağına kadar ilginç fikirleri ve görüşleri olan biridir.

Elizabeth Mollineux: Tristram’ın annesidir. Kitapta pek görünmez.

Susannah: Evin hizmetçisi.Yaptığı bir kaza sonrası Tristram’ın sünnet olmasına yol açıyor.Evet yanlış okumadınız sünnet olmasına yol açıyor istemeden.

Obadiah: Evin erkek hizmetçisi. Kitapta Tristram’ın doğumu için Dr. Slop’u çağırmaya gittiği eğlenceli bölüm dışında pek ortalarda gözükmüyor.

Onbaşı Trim: Yüzbaşı Toby Shandy’nin sadık yardımcısı. Bir ayağı namur kuşatmasında yaralandığı için topallıyor. Tristram’ın onbaşı Trim’in vaaz benzeri bir metni okurken onun metni hangi duruş pozisyonunda okuduğunu betimleyişi ve Trim’in metni okurken ki ruh hali görülmeye değer. Tabi ki Toby amca ile bahçede yaptıkları istihkam mevzileri ve kuşatmayı tekrar canlandırırken başına gelenler ayrı bir yazı konusu olacak kadar önemli.

Rahip Yorick: Shekespeare’nin Hamlet oyunundaki karaktere bir göndermedir bu karakter. Bu karakter Lurence Sterne’nün ta kendisidir. Çünkü Sterne yaşadığı dönemin en iyi rahip vaizlerindendir . Kitabın içinde o dönemde meşhur olmuş bir vaazını da bu karakter aracılığı ile okura sunuyor.

Dr. Slop: Tristram’ı dünyaya getirecek olan doktordur. Forsep denen doğum aletiyle Tristram’ı doğurmaya çalışırken Tristram’ın burnuna zarar verir. Zaten bundan sonra Tristram burun üzerine çok güzel bir hikaye anlatıyor. Bence kitabın en güzel bölümlerinden biriside bu bölümdür. (burda Françoise Rabelais’nin Pentagruel kitabına gönderme yapar).

Bayan Bridget: Onbaşı Trim’in sevgilisi.

Bayan Wadman: Toby amcayı elde etmek için kitapta uğraşıyor ve amacına ulaşıyor.

Booby: Tristram’ın abisi.

Aslında yazıcak çok şey var bu kitap üzerine. Dilim döndüğünce ve Sterne’nün kendi sözleriyle kitabı tanıtmaya çalıştım. Kitabın başında Orhan Pamuk’un 13 sayfalık çok güzel bir önsözü var. Bu kitap Don Quijotte dan sonra roman kavramına yeni bir soluk, yeni bir bakış açısı getirmiştir. Günümüzde ise bu roman kavramına yenilikçi bir bakış fırlatanda G.G. Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık kitabıdır.

Herkese iyi okumalar.

Ayhan Ari

(Alıntı  http://www.kosesi.com/content/view/326/1/ )

Twitter Digg Delicious Stumbleupon Technorati Facebook