ÇANKAYA AKŞAMLARI

Yazar adı: Berthe G. Gaulis
Çeviren: Firuzan Tekil
Basımevi: Cumhuriyet, 2001
Türü: Anı
ISBN: –

Sıra No: TAR 207

“Yunan eldiveni ile vuruyorlar ama onun içinde İngiliz’in eli var” demişti, Türk hatlarından gelen genç subay…

İngiliz girişiminin merkezi Bağdat’tı. Orası, Arapların gerçek başkentiydi. Bağdat daima ilk sırayı işgal etmeliydi. Şanı ise, elde tutulması kolay, akıllı uslu bir taşra şehri olabilirdi. İngilizler. Aratılan kullanarak, Bağdat kozu ile Asya’yı ellerinde tutacaklardı. Yerliyi, hatta kalabalık bir orduyu yönetmek, sınırların ve İç güvenliğin korunması için gerekli olacaktı. İngilizler yeni İmparatorluğun “danışmanları” ve “idare meclisi üyeleri” olacaklardı. Araplar ise asker kalacaklardı. Bu yeni ve muazzam düzen içinde Filistinliler, teknisyen, ustabaşı, sivil eğitimci olacaklardı. Mısır sorunu, Cromer sistemine dönmekle çözümlenecekti, bu da uzun vadeli olacaktı ve kısa süre sonra da asabiyet sona erecekti. Hindistan’da, yeni kral naibi tarafından yeni metotlar uygulanacaktı.

İngiltere, hükmetmek için bölmek siyasetine ne kadar sanlırsa sarılsın, Rusya, el altından onu ne denli taklide yellenirse yeltensin, yine İngiltere, para yardımıyla kullandığı küçük devletlere ne kadar sahte bir yaşam getirirse getirsin, sonunda Müslümanlar, onun, ancak kuvvet karşısında dize gelen, kör, inatçı bir düşman olmaya devam ettiğini daha iyi anlamaktadırlar.

Acının, gerçekçi hale getirdiği Asya kurtuluşu kendi içinde arıyor, milletlerin en gerçekçi olanını da önder tanıyordu.

Anadolu, Asya’nın büyük genel karargâhıdır. İstanbul, onun siyasî çalışmasının merkezidir. Bu merkezdeki mücadele, gün ışığındakinin yanında, daha tehlikeli, daha acı, daha sinir bozucudur. Anadolu savaşçıları da, sırayla gelir, bu karanlık ve özverilerin en büyüğünü şart koşan mücadeleye baş koymuş kardeşleriyle nöbet değişlirirler.
İstanbul Türklerinin gerçekten ne aradığım, Anadolu’nunkinden daha yavaş da olsa, nasıl bir derişiklik geçirmekte olduklarını, bu duygunun yürekten, tıpkı’onlarınki gibi nasıl kaynaklandığını, aydınların bu doğrultudaki çalışmalarını, yalnız Ankara bilir, çünkü bunu yöneten odur…

Ankara ve Mustafa Kemal iki isimdir ki. Afrika ve Asya için, şahane bir destanı, tükenmez bir zaferi temsil ederler.

Mustafa Kemal’in: “Ne ezen, ne de ezilen vardır; ancak kendi isteyen ezilir” sözü, Doğu’nun ümitlerine tam anlamıyla uyan bir sözdür ve Anadolu, bir avuç kararlı insanın, kendi özlerine ve işlelilmemîş güçlerine başvurdukları zaman neler yapabileceğini kanıtlamış bulunuyor.

Tüm Türkler için İstanbul maziyi, Ankara ise bugünü temsil eder. Biri düşman elindedir, öteki direniş hareketinin kalesidir.

Her şeye rağmen İstanbul yaşayacaktır. Zira o, Asya gibi ölümsüzdür. Asya, bütün milletlerin anasıdır…

Amaç istiklâldir, İngiltere’nin, Hindistan için Mısır ve Mezopotamya için icat ettiği göz boyama ve uydurmanın, ülküyle hiç ilgisi yoktur. Amaç, yasalar ve âdetler gereğince yaşamak, dilediği.biçimde ticaretle meşgul olmak, ittifaklar yapmak, Avrupa ile kesin eşitlik içinde bulunmaktır. İşte, Doğu inkılâbının içeriği bu!

Twitter Digg Delicious Stumbleupon Technorati Facebook